10 November 2011

Anguslar trafik canavarını solladı.

Genel olarak yollarda verilen kurban sayısı bayramların birinci haberini oluştururken, bir de baktık ki, bu kurbanda “angus canavarı” “trafik canavarını” sollayıvermiş. Buruk başlamıştı bu yıl kurban, “terör canavarı” ile “deprem canavarı”nın gölgesinde zaten, bir de angus, ne demeli?

Bu kadar canavarla başa çıkabilir mi bir ülke diye sorası geliyor insanın. Kim besliyor bu canavarları, kim salıveriyor bunları ortama diye sorsanız, adam kendini göremez ki, ne desin. Canavar biziz hemşerim biz, başka kimse değil. Ya da bizleştirdiğimiz topyekun cehaletin ismidir canavar. Canavarı biz yumurtluyoruz, biz besliyor ve büyütüyor, biz salıveriyoruz ortalığa. Hele bir aynaya bakabilseniz göreceksiniz orada canavarların kimler olduğunu.

Canavar denince ilk olarak akla dinazor büyüklüğünde, ağzından alevler fışkıran, sırtı dikenli, dişleri keskin, her an insanı yemeye iştahlı korkunç bir hayvan hayal edilir. Oysa canavar aslında bilgi, birikim ve eğitim yoksunu, hiçlikten ibaret insanın ta kendisidir. Yerine göre canavar anadır, babadır, eğitendir, eğitilendir, çalışandır, çalıştırandır, yönetendir, yönetilendir, yargılayandır ya da yargılanandır, sivildir ya da asker; hakemin de futbolcunun da, seyircinin de oyuncunun da, seçenin de seçilenin de, alanın da satanın da masum olduğu bir ortamda canavar yetişmez. Canavarlarlar içine doğdukları sistemden ve sistemi yöneten cehaletten beslenirler. Allahınızı seviyorsanız, şu meclis koltuklarında oturanların, şu ülkenin geleceği hakkında karar veren bakanların özgeçmişlerine siz de bir bakın. Bir kaçı haricinde bu ülkenin geleceğini tasarlamak için bu formasyonlar yeterli görülebiliyorsa, kim bilir daha nice canavarla başa çıkmak zorunda kalacak torunlarımız, gelecekte.

Angus karşıtları yolları kapatmış, trafiği alt üst etmişler. Sistemden korktukları için az bile yapmışlar bence. Adamın biri angus getiriyor dünyanın öbür ucundan, daha ucuza satıyor, bizim toprağın otuyla beslenen hayvan nedense pahallıya geliyor. Uruguaylı turist elini kolunu sallayarak Anadolu topraklarında dolaşıyor, bizim vatandaş Trakya’ya geçebilmek için vize dahi alamıyor. Ne dersiniz, bu ayaklar kokmuyor mu sizce de? Bana “Unakıtan Beyefendi’nin” mısır tezgahını anımsattı birden.

Ey muhalefetin sesi gür vekilleri ve de medyanın araştırmacı gazetecileri olduğunu idda edenler, siz hiç merak edip sormuyor musunuz, Angusları bu ülkeye taşıyan tur operatörününün kim olduğunu?

Sesinizin ve de soluğunuzun tıkanmasının nedenini merak ediyor halkımız.

No comments: