29 November 2011

Bitlis’de “iyi şeyler oluyor.”

Geçende bir tv-kanalında ilginç bir habere denk geldim. Van’a gitmesi gereken çok sayıda yardım kamyonunun yüklerinin Bitlis’deki Belediyenin depolarına indirildiği görüntüleniyordu. Haberi yapan kişi Belediye Başkanını arayıp nedenini sordu. Başkan, Van’daki depoların dolu oluşu ve konacak yer olmadığı için oraya indirildiğini söyledi. Bu yanıt yeterli olmuş olmalı ki, haberin arkası gelmedi.

Bu haber bana Bitlis’te olan biten diğer iyi şeyleri hatırlattı birden. Deniz Feneri Derneği köy köy okullar açıyor, eski okulları yeniliyor, Eren Üniversitesine fakülteler ekleniyor, Bitlisli gençler ÖYS, LYS sınavlarında Türkiye birincisi olabiliyorlardı. Doğuda da böyle iyi şeylerin olması elbette yüzleri güldürmüştü. Peki ama bunlar nasıl olabiliyordu ve kimler yapıyordu bu iyikikleri bir bakalım.

Eren Üniversitesini araştırınca, arkasında Ahmet Eren adlı bir şahsın olduğu anlaşılıyor. Ahmet Bey bu kez de üniversitesine yeni bir fakülte binası daha ilave ediyor, cemaatin topyekun hazır bulunduğu açılışta başbakanın “ya allah bismillah diyerek” kurdela kesmesi dikkat çekiyor. Merak ediyorum kimmiş bu Ahmet Eren, biraz karıştırıyorum interneti. Eren Holding yönetim kurulu başkanıymış, EROS iç-çamaşırları üreticiliği ile başlamış iş hayatına. Sonra tanrı yürü kulum demiş, yoksa cemaat mı desek, kağıt ve karton sanayii, inşaat, çimento, hazır beton, turizm, perakende derken enerji sektörlerinde bir biri ardına yatırımlarda bulunuyor Ahmet Bey ve böylece iççamaşırcılıktan bir anda holdingciliğe terfi ediyor.

Holdingin resmi web sitesinde de övgü ile bahsedildiği üzere, Lacoste markasının Türkiye, tüm Ortadoğu ve Rus Cumhuriyetleri temsilcisi olduğu, bu markanın dışında Swatch, Burrberry, Calvin Cline, Occasion markalarının da temsilcilikleri bulunduğu anlaşılıyor. Holdingin bünyesindeki Mandalya Turizm A.Ş. ve Fettah Tamince’nin Sembol İnşaatı ile Bodrum’da da inşaat, turizm vb. alanlarda faaliyetteleri varmış, Rixos Oteli inşa etmişler. Araziyi ormandan nasıl aldıkları, ruhsatın nasıl verildiği falan anlatılmıyor sitede, aynı Belek Rixos’un nasıl ortaya çıktığı muamması burada da gündemde. Bilmeyenler olabilir, "Kazakistan Cumhurbaşkanlığı'na Devlet Konukevi yapılması için Dışişleri Bakanlığı'na tahsis edilen Beldibi'ndeki 50 bin metrekare araziye amacına aykırı olarak Rixos Oteli yapılmıştır." denilen bir de Sayıştay Raporu var ortada. Durum böyle olunca da Renald Ahmedov ve Nur Sultan Nazarbayev’in holdingin web sitesinde özenle anılması da anlaşılır oluyor, saadet zinciri daha kim bilir kimlere ve nerelere kadar uzanıyor. Fettah Bey’i bugün neredeyse herkes yakinen tanır, Başbakanın ve de Cumhurbaşkanımızın da yakın tanıdığı olduğunu, Rixos markasının da sahibi olduğunu da bilir. Ben bilmeyenler için biraz özgeçmişini araştırdım, Fettah bey 1972 Van Çaldıran doğumlu, anlıyacağınız henüz 40 yaşında bile değil, ama Türkiyenin milyar dolarlık adamlarından biri. Nasıl mı olmuş? Kim bilir? Başbakana sorsak bilir mi, ne dersiniz? Bildiğimiz kadarı ile babası Çaldıran’da manifaturacılık yapıyormuş. Oğlunu Antalya’daki akrabaların yanına gönderiyor. Küçük Fettah bir yandan okuyor, bir yandan da akrabaların dükkanında halı satıyor, tezgahtarlık yapıyor, biraz büyüyünce emlakçılığa, biraz palazlanınca da inşaat işine başlıyor. Şimdilerde tüm ortadoğu ve Türki cumhuriyetlerde yıllık yarım milyar dolar cirolu Sembol İnşaatın sahibi, hatırlatayım Bodrum’daki işleri yöneten Ahmet Eren Bey’in de ortağı. Bu kadar mı? Olur mu canım? Hangi bir marifetini anlatalım. Fettah Bey sadece Tayyip ve Abdullah Beyler’in değil, Kazakistan, Tacikistan, Ukrayna, Rusya, Hırvatistan, Libya ve Arap Emirlikleri’nde de ülke başkanları seviyesinde oldukça yakından tanınan biri. Oralarda da Fettah Bey’in Rixos Oteller zinciri var; yanısıra da stadyumlar, üniversite binaları, residanslar, hatta harp akademisi binası bile yapıyor Sembol İnşaat. Bunlar kendi web sitelerinde verdikleri referanslardan bir kaçı. Daha da kim bilir neler yapmış olmalılar ki, devlet başkanları iş olunca hep Sembol İnşaata müracaat ediyorlar. İnşaat ve Turizm sektörünün yanında bir de kuyum işi var Fettah Bey’in, Lydion Mücevher Kemer merkezli kurulmuş, Rixoslardaki ihtişamlı dükkanların dışında, hakkında fazla bilgi bulamıyoruz. Ancak bir de bakıyoruz ki Fettah bey şimdi de medyaya girivermiş, nasıl mı? Bilirsiniz Star Gazetesi, Türkiye’nin yaramaz çocuğu Cem Uzan’a aitti ve ailesinin işletmelerine, fabrikalarına, termik santrallara, telekominikasyon şirketine ve tüm diğer malvarlığına TMSF tarafından el konulmuştu. Uzan Paris’te sürgün hayatını sürdüre dursun onun malları cemaatin aktifine yazılıyor bir bir. Bir gün bir bakıyorsunuz, Star Gazeteisi ile Kanal 24 Ethem Sancak Bey’in oluvermiş, araya elbette birkaç figüran girmişse de, isimleri önemli değil, şimdi de Fettah Bey Ethem Bey’e %50 ortak oluyor. “Biri Vanli biri Siirtli, sırt sırta verip geliştireceklermiş işleri.”

Ethem Bey’in özgeçmişine hiç girmeyelim, dediğimiz gibi Siirtlidir kendisi, aynı Emine Hanım gibi, Medikalpark’da ortak oldukları çokça konuşulduğunu biliyoruz, ama sadece küçücük bir ecza deposundan bugün dünya çapında, yıllık 5 milyar Dolar cirolu uluslararası bir konsorsiyum nasıl olabildiğini bilebilmemiz ne mümkün.

Ethem Bey Star gazetesinin tek başına sahibi olmadan önce Hasan Doğan Bey ile ortaklar. Kendileri birkaç yıl önce vafat etti, toprağı bol olsun, ama hatırlayalım tam da bugün şike konusu edilen günlerin Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı idi kendileri aynı zamanda da Tayyip Bey’in yakın dostu olan Remzi Gür’ün kayınbiraderi ve Burak Erdoğan tarafından satın alınan, ya da kimilerine göre hediye edildiği söylenen geminin de eski sahibi. Hasan Bey’in ismi bir yandan da İstanbul Levent’deki malum IETT arazisinin ihalesine, Dubai Şeyhi El Maktum ile ortak girişimde bulunduğu, bu ortaklığın içinde Cihan Kamer’in de dahil olduğu söylenmektedir.

Bir de şimdi bu kim diyeceksiniz. Hemen hatırlatalım, altın ticaretinde dünyanın ilk on şirketinden biri olduğu söylenen Atasay Grubun bugünkü sahibidir Cihan Bey, guruba ait takı ve pırlanta işi için kurulan Atagold Şirketine Bilal Erdoğan ile eşi Sema Hanım’ı(Recep Tayip Erdoğan’ın oğlu ve gelini) %50 ortak ettiği, aynı gün pırlanta alım satımda KDV’nin sıfıra indirildiği rivayet edilmektedir. Aynı Cihan Bey’in Recep Beyin İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı olduğu sırada izah edemediği mal varlığındaki zenginleşmeye kaynak olarak, oğlunun düğününde takılan altınları bozdurduğuna dair bir fatura ibraz ederek onu içeri girmekten kurtardığı da rivayet edilmektedir. Ama rivayetten öte bir gerçek var ki, o da Denizlili Cihan Bey’in Rizeli Tayyip Bey’in vefat eden annesi Tenzile Hanım adına Rize’de sağlık ocağı yaptırmış olması, aralarında dostluktan da öte bir yakınlık olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda Fenerbahçe asbaşkanı da olan Cihan Bey bugünlerde oğlu Atasay ile birlikte hac farzının gereğini yerine getirmektedir.

Gene bugünlerde İstanbul Beşiktaş’da yükselen bir otel inşaatı herkesçe tartışılıyor. Tescilli tarihi Tütün Deposu Shangri-La oluyor. Kim yapıyor? Tanrıverdi Holding. Tanrı mı vermiş yoksa Tayip Bey mi izni bilinmiyor, ancak perdeci Recep ve İbrahim Tanrıverdi kardeşlerin Tayyip Bey ile baş başa görüşebilecek kadar yakın ve cemaata destek veren “Akpatronlardan” olduğunu bir zamanlar Yeni Para dergisine de kapak konusu olduklarını hatırlıyorum; internet arşivlerinden diğer Akpatronların listesine de ulaşabilirsiniz. Samsun’lu hayırsever vatandaş Recep Tanrıverdi’nin yaptırdığı, kendi adını taşıyan liseye karşılık bir ödül olsa gerek bu otel; Kültür Bakanı gene yalancıktan cart curt ede dursun, inşaat tükselmeye devam ediyor.

Tayip Bey’in yakın ilişkilerinin hangi birini anlatalım, sayfalara sığmaz. Zenginin malı züğürdün çenesini yorar misali olmasın şimdilik saadet zincirini burada keselim, diyordum ki, aklıma önemli bir isim daha geldi, ondan söz etmezsek kendisine haksızlık etmiş oluruz. Hani söze Bitlis’den başlamıştık ya, nerelere geldik, iyisi mi biz gene Bitlis’e geri dönelim, orada gerçekten iyi şeyler oluyor. Bitlis Belediyesi’nin sitesindeki projeler kısmına girerseniz göreceksiniz. Tabi oy alıyorsan iş de bulacaksın; bu sözümüz parlamenter muhalefetin kulağına küpe olsun, adamlar aşiret reisi, şeyh ya da ağadan aday göstermeden, BDP’ye karşı %43 oy alıyorlarsa karşılığında da birşeyler verecekler elbette. Bu başarının anahtarlarından biri de Kiler Holding, tanıtıma gerek var mı bilmem , Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ile Nahit ve Ümit kardeşlerce yönetilir. Yakın zamanda, Türkiye’min en yüksek binası Sapphire yapmak da onlara nasip oldu, hatırlarsınız başbakan gene açılıştaydı, az kaldı yürümeyen merdivenden düşüyordu. Baba Hikmet’in bakkal dükkanına bir gün elinde sihirli değnek olan biri gelmiş olmalı ki, son 20 yılda Gıda, Perakende, GYO, İnşaat, Enerji, Sağlık, Termal Turizm sektörlerinde söz sahibi bir Holding oluvermişler. 2004’de özelleştirilen Kütahya Şeker’den de %42 hisse almışlar. HES Projeleri, Beylikdüzü Çınar Evler, Kartal Konutları, Mayazen Erzurum, Muş ve Zonguldak’da AVM’ler, Kardelen Evleri (bu ismi ben bir yerlerden hatırlıyorum) holdingin yürütmekte olduğu projelerden bir kaçı.

Hatırlıyorum Vahit Bey’in web sitesinde (www.vahitkiler.com) bir süre öncesine kadar Gıda Bankacılığı alanındaki faaliyetlerinden de övgü ile bahsediliyordu, ama bakıyorum da, birileri kulağını çekmiş olmalı ki şu anda sitede bu konuya dair bir bilgiye ulaşamıyoruz. Aynı nedenle midir bilinmez, başkanı olduğu Bitlis Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin sitesi de kalkmış piyasadan. Nedir bu gıda bankacılığı diye soranlar için izah edeyim. Yoksul vadandaşa yardım etmek ve sosyal adaleti sağlamak amacını taşıyan vakıf ve derneklere gıda yardımı yapacak olan kişi ve kuruluşlar bunların tamamını gider olarak gösterebiliyorlar. 2004 yılında çıkarılan 5035 sayılı yasa sadece gıda yardımlarını kapsarken, AKP bir yanlış yaptığını anlıyor ve 2005’de yapılan bir yasa değişikliği ile gıdaya ilaveten, temizlik malzemeleri, giyecek ve yakacak yardımlarını da yasa kapsamına alıyor. Yardım yapılacak vakıf ve derneklerin kamu yararına, ya da Bakanlar Kurulu kararı ile vergiden muaf statüsünde olmaları da gerekmiyor. Neden mi? Çünkü onlara yapılacak yardımların sadece %5’ini gider olarak gösterebilirken, Gıda Bankacılığı yapanlara yapılan yardımları %100 gider olarak gösterebiliyorsunuz. Bir örnek verirsek daha açıklayıcı olacaktır. Diyelim ki Nahit Beyin bir üretim tesisi var ve“Kiler” markası altında bir temizlik malzemesi üretiyor, aslında üretim tesisi kurmasına da gerek yok, bunu fason olarak da yaptırabilir. Bu ona 100 TL’ye malolduysa ve bunun tamamını Nahit Bey’in Gıda Bankacılığı amacı ile kurmuş olduğu derneğe bağışlıyorsa, ne gelir vergisi ne kurumlar vergisi ne de KDV ödüyor. Tabi ki bu malzemenin muhtaç olanlara dağıtılacağından biz eminiz de, birileri kafaya takmış, soruyorlar işte, ya malzeme yolunu şaşırıp da Ümit Bey’in perakende zincirinin raflarında satışa çıkacak olsa bunu kim nasıl denetleyecek diye? Cüneyt Zapsu’ya sorsalar, o bilebilir.

Siz de merak ediyorsanız daha kimler, hangi dernek ve vakıflar yapıyor diye Gıda Bankacılığını, internetten henüz bu listelere ulaşabiliyorsunuz. Çok bilindik isimler olduklarından ve kendi web sitelerinde açıkça deklare ettikleri için burada “Deniz Feneri Derneği” ile “Kimse Yok Mu Derneği” adlarını zikretmekte mahsur görmüyorum. Birincisi dillere destan zaten, ikincisi de Samanyolu TV tarafından 2004 yılında kurulmuş, ne tesadüf değil mi, tam da yasanın yürürlüğe girdiği yıl, ne demeli; sayfaya girin destekçilerine bir bakın derim. Cemaatin bu yönünü takdir ediyorum doğrusu, her şeyi göz göre göre, hatta göze batıra batıra yapmaktan hiç çekinmiyorlar. Sadece Vahit Bey, hakkındaki rivayetler ayyuka çıkmış olmalı ki, Bitlis Feneri’ni gizleme gereksinimi duymuş. Ben gene de ulaşabildiğim bir kaç adresteki bilgiyi burada paylaşmak istiyorum:
http://www.kirklarelichp.org/haber.php?id=733314 adresi altında CHP Kırklareli milletvekili Av. Turgut Dibek tarafından verilen bir soru önergesi yer alıyor. Bu önergeyi
http://www.evrensel.net/v2/haber.php?haber_id=61514 adresindeki gazete haberine göre maliye bakanı Mehmet Şimşek yanıtlıyor. Ama sıkı durun, asıl ilginç olan metni
http://www.medyatekzip.com/news_detail.php?id=287 adresinde buluyorum.

“Gazetenizin 15.09.2008 tarihli nüshasında muhabir Tarkan Demir imzası ile "Depoları Gasp Etmişler" başlığı altında yayınlanan haberde yazılı hususlar hiçbir biçimde gerçeği yansıtmamaktadır.” diye başlayan yazıda Vahit Kiler’in vekili Av. Yaşar Yılmaz imzalı tekzip metni aynen şöyle devam ediyor:

“Haberde adı geçen Bitlis Feneri Yardımlaşma Derneği, müvekkilim Vahit KİLER'in kurucu başkanı olduğu bir hayır derneğidir. Bahsi geçen dernek, kurulduğu 2004 yılından bu yana, Bitlis ili ve ilçelerinde yaşayan, gelir durumu düşük ailelere ayni ve nakdi yardımı hedeflemiş bir kurumdur. Bu amaçla 2004-2008 yıllan arasında 525 ton gıda, 18.673 adet giyim malzemesi, 3.380 adet eğitim malzemesi (kırtasiye, bilgisayar vs.), 395 adet sağlık malzemesi, 4.114 kg. temizlik malzemesi, 530 adet ev eşyası (çamaşır makinesi, kilim, battaniye) tespit edilen ihtiyacı olanlara ulaştırılmıştır. Ayrıca Kurban Bayramlarında toplam 11.757 aileye kurban eti dağıtılmıştır. Yardım konusu tüm malzemeler barkod sistemiyle ailelere ulaştırılmakta, dolayısıyla tüm yardımların kaydının tutulması sağlanmaktadır.”

Ne hikmettir bilinmez, Bitlis Feneri’nin de 2004 yılında kurulmuş olduğunu öğreniyoruz. Dedim ya Bitlis’de iyi şeyler oluyor; Fenerler sayesinde Bitlis’de yakın gelecekte fakir fukara kalmayacak. Bilirsiniz “Şecaat arz ederken, merdi kıpti sirkatin söyler” derler, Allah söyletmiş olmalı Vahit Bey’in avukatına, neyi mi? Hadi gıdayı, giyimi anladık, temizlik malzemesini de, iyi de sağlık malzemesi, kırtasiye, bilgisayar, çamaşır makinesi, kilim, battaniye ne oluyor? Bunlar da yakacak kategorisine mi giriyor yoksa? Bu tekzip metnini okuyan bir savcı yok mudur bir yerlerde, yoksa savcının yasadan mı haberi yoktur? Hele de mahkemeden çıkmışsa bu tekzip kararı, işler daha da vahim demektir.

Fenerler ve onları kuranlar sağ olsun, ülkemiz bir uçtan bir uca aydınlanıyor sayenizde. Biz de zaten şaşmıyoruz artık sizin Bitlis’de nasıl olup da %43, genel olarak da nasıl %50 oy alabilmiş olduğunuza. Bence az bile almışsınız, neden mi? Türkiye’de yoksulluk bu kadar mı azaldı da, sadece %50 de kaldınız? Yok eğer size inanan cahaleti temsil ediyorsa bu oran, Nesin’den bu yana iyi gelişmeler var diyelim ve halimize şükredelim.

Ebediyen kalıcı olduklarını sananları uyandırmayın, bu saltanat da bitecek elbette bir gün mü diyor muhalefet bilemiyorum. Masonları tasfiye eden Cemaat’i de birileri tasfiye edecektir elbette bir gün, ama ben onları bekleyemeyecek kadar yaşlandım.

Ey Adem’in torunları, uyuyanınızı uyandırmak için yazıyorum, satılıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti bir anonim şirketmişcesine hisse hisse, parsel parsel satılıyor. Kamuya ait iştirakler, kamu bankaları, kamu toprakları, fabrikalarımız, santrallarımız, iletişim hatlarımız, elektriğimiz, ithal gazımız, otoyollarımız ve köprülerimiz, hepimizin ormanları, yer altı zenginliklerimiz, akarsularımız ve denizlerimiz, dağlarımız, ovalarımız soyu sopu belirsizlerce açık artırma ya da ihale usulü satılıyor. Canlarını vererek bu Cumhuriyeti kuranların kemikleri sızlıyor. Ülkeyi kurtaran ve yeniden kuran asaletin yerini alan bahtsızlık beni kahrediyor. Piçleşmeyi sorgulayanlar içerde, sinikler giderek sessizleşiyor, kendimi öz sermayesini satan bir anonim şirketin hissedarı olma duygusundan alı koyamıyorum. Ve ben hala merak ediyorum, Van’a gitmesi gereken yardım malzemeleri nasıl oluyor da Bitlis Belediyesi’nin depolarına indiriliyor. Durumumuzu göremeyenlere, görüp de söyleme cesareti gösteremeyenlere hitap olunur...

No comments: