18 November 2011

Platon’dan günümüze Devlet (2)

Devlet kavramını edebi ve felsefi açılardan irdeleyen ve tartışmaya ilk açan Platon’dur. Onun günümüzden 2400 yıl önce başlatmış olduğu bu tartışma, bugün dahi son bulmuş değildir. Hocası Sokrates’in o günün Atina Demokrasi’si tarafından ölüme mahkum edilmesi, Platon’u bu tartışmayı başlatmaya, ideal ‘Devlet’i aramak ve betimlemek üzere düşünmeye yönelten başlıca nedendir.

Politikaya felsefi açıdan bakılan ilk başyapıt sayılan eserinde Platon devletin adalet üzerine kurulu olması gerekliliğini savunurken, neyin adil olduğundan ziyade, adaletin ne olduğunu tarif etmeye çalışmıştır.

Devletin adil olması esastır. Makro ölçekte devletin adil olabilmesi için mikro ölçekte insanın adil olabilmesi gerekir. Devletin ruhu, onu temsil eden insanların ruhunca belirlendiğinden, yöneticilerin adil olmaları şarttır. Adil olabilmek için iyi olmak gerekmektedir. Devletin sürekliliği bakımından da, iyilik nüvesi taşıdığı görülen farklı çocukların, gelecekte yönetici olabilmeleri için ailelerinden alınarak özel olarak eğitilmeleri önerilir.

Platon’un devletinde köleler dışında, hak sahibi olabilen üç temel sınıf vardır.

Yöneticiler devleti yönetebilmek için eğitimlidir, bilgedir. Sadece yeryüzünün gerçeklerini tanıyan, sorunları öngörebilme ve onlarla başa çıkabilme yetisine sahip olanlar yönetici olabilirler. Yöneticilerin adil olabilmeleri bakımından mal mülk sahibi olmaları yasaklanmıştır.
Askerler iç ve dış güvenlikten sorumludur. Askerler de seçilmiş çocuklar arasından eğitilirler, onlardan cesur olmaları beklenir. Askerlere de, savaş durumunda akılları geride kalmaması bakımından evlenmeleri, aile kurmaları yasaklanmıştır.
İşçiler ya da Çömlekçiler olarak bilinen çiftçi, esnaf, zenaatkar kesim ise her türlü maddi ya da dünyevi değere sahip olabilir; onların  kendini bilmeleri ve kanaatkar olmaları yeterlidir.

Yöneticiler bilge, askerler cesur, işçiler kanaatkar olurlarsa iyidirler; her birey kendine düşen görevi  bu iyilik anlayışı doğrultusunda gereğince yerine getirdiğinde, devlet de dengeli, iyi ve adil olacaktır.

2400 yıl öncesinin koşullarına objektif bir açıdan bakarak Platon’un devlet önerisini değerlendirebilecek durumda değiliz. Ancak, Platon’un bugünkü dünya düzenini yönetenlerin ataları olan, orta çağın feodal düzenleri tarafından afaroz edildiğini biliyoruz. Onun batılılarca mistik dünyanın temsilciliğine indirgendiği, onun idealist öğretisinin Hıristiyan Kilisesi’nce onaylanmadığı, yerine Akademi’den kovduğu öğrencisi ve akılcı(rasyonalist) felsefenin kurucusu Aristoteles’in öğretisinin aldığı düşünüldüğünde, Platonist etik ve estetik temeller üzerinde kurulu ideal bir devletin nasıl bir şey olduğuna dair bir arayışı sadece batımızdaki coğrafyada sürdürmenin anlamsızlığı da kendiliğinden ortaya çıkar.

Platon bu eserinde devlet ve düzene genel bakış açısını, şu cümle ile özetlemiştir:
“Filozofların kral olamadıkları, ya da kralların filozof olamadıkları toplumlarda, düzen sefillerin eline geçecek, devlet de eninde sonunda çürüyecektir.”

‘Nasıl bir Devlet’ devam edecek.


No comments: